Yaz Kur'an Kursu kapanış gününe denk gelen bu mübarek günde Bağcılar müftümüz Sayın Hasan Hüsnü SULA camimize teşrif etti .
Gerek Mısır gerek ise Suriye'de ki katliamların Cuma hutbesine dahil olduğu bugünde ,Müftümüz Hutbeden cemaatimize seslendi .
Konuşmasında
''
Muhterem Kardeşlerim,
Okuduğum ayet-i kerimede Rabbimiz: “Kim, bir cana
kıymamış ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan
bir insanı öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş
gibidir.” (Mâide, 5/32) buyuruyor. Bir başka ayette de
Rabbimiz: “Kim bir mümini kasten öldürürse cezası,
içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş,
lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.”
(Nisâ, 4/93) buyuruyor.
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (sas):
“Allah katında dünyanın yok olması, bir Müslümanın
öldürülmesinden daha hafiftir.” (Tirmizî, Diyât, 7)
buyuruyor.
Kardeşlerim,
Kur’an-ı Kerim’in ve Sevgili Peygamberimizin bu mesaj
ve uyarılarına rağmen ne yazık ki öldürme ve katletme
günahına bugün en çok İslâm coğrafyasında şahit
olmaktayız. Bütün dinler öldürmeyi lanetlerken, cana
kıymayı en büyük cürüm ilan ederken yine de bütün
dinlerin mensupları kendilerine öldürmek için bahaneler
bulmuşlardır. Ne yazık ki bu biz Müslümanlar için de
böyle olmuştur. Bir çiçeğe, bir karıncaya, bir kediye bile
şefkat ve merhametle emredilen Müslümanlar dahi
öldürmek için bahaneler uydurdular. Bu sebeple bugün
İslâm coğrafyasının hemen her tarafında kan ve gözyaşı
akmaya devam ediyor. Gün geçmiyor ki bir kan ve gözyaşı
haberi duymayalım. Saltanat ve hükümranlık ihtirası, güç
ve iktidar tutkusu, baskı, zorbalık ve zulüm, şiddet, terör ve
çatışma, ölüm, öldürme ve katliam hadiseleri her tarafta
dehşet saçıyor. Yüreklerimiz kan ağlıyor. Yangınlarla
kasıp kavruluyoruz. Dua etmekten başka bir şey gelmiyor
elimizden. Yere düşen her damla kan, mazlumun gözünden
dökülen her damla gözyaşı, zihin ve gönül dünyamızı
param parça ediyor. Duygularımız köreliyor. Hislerimiz
ölüyor. Aklımız tutuluyor. İnsanlığımızdan utanıyoruz.
Aziz müminler,
Yeryüzünde ilk cinayeti, Âdem aleyhisselamın oğlu Kabil
işledi. Hem de yanı başımızda Şam’da, Dımeşk’ta Kasyun
tepesinde. Kabil’in, kardeşi Habil’i öldürdüğü günden
bugüne Kabil’in yolunu takip edenler hiç azalmadı. Hep
aynı suç işlendi. Hep aynı günahla kirlendi insanlık.
Katiller ve zalimler hiçbir zaman kana doymadılar. Hep en
temel insan hakkı olan hayat hakkına kastettiler. Sürekli
cana kıydılar. Kadın, bebek, çocuk, yaşlı demeden
mazlumları ve masumları katlettiler. Vahşetleriyle dünyayı
kan gölüne çevirdiler. Sadece geçtiğimiz yüzyıl boyunca
milyonlarca insan katledildi. İnsanlık, iki büyük dünya
savaşı gördü. Nice işgaller, nice sürgünler, nice katliamlar
yaşandı. İnsanlar, ne yazık ki kardeş olduklarını, Hz. Âdem
ile Hz. Havva’nın çocukları olduklarını, canı verenin de
alanın da Allah olduğunu unuttular. İnsan insanın kurdudur
anlayışına yenik düştüler. Rabbimizin bahşettiği akıl
nimetini, teknolojiyi, ilmi, fenni daha fazla can alabilmek
ve toplu bir şekilde kitleleri imha edebilmek için fırsat
bildiler. Biyolojik, kimyasal ve nükleer her türlü silahı
ürettiler. Acımasızca bu silahları kullandılar. Silah
tüccarları, silah satabilmek için nice çatışmalar çıkarttı.
Nice düşmanlıklar üretti. Irkçılık uğruna nice hayatlar
soldu. Sömürgecilik uğruna nice canlar yok oldu. İşgallerle
nice hayatlar son buldu. Saltanat ve hükümranlık uğruna
nice masum insanların üzerine kurşun yağdırıldı.
Dizginlenemeyen ihtiraslar, kin ve nefret yüzünden nice
katliamlar yaşandı. Terör sebebiyle nice anaların yürekleri
dağlandı. Töreler uğruna nice ocaklar söndü. Kan
davalarında nice aileler yok oldu. Mafyalar haksız yere
nice canlara kıydı. Nice büyük insanlar faili meçhul
cinayetlerle katledildi. Yeryüzünde hep can pazarı yaşandı.
Evet, kardeşlerim, bugün de dünyamızda bir can pazarı
yaşanıyor. Bir yanda kana susamış Kabiller, diğer yanda
masum Habiller… Ancak unutmayalım ki onların yanında
“Öldürmeyeceksin!” diye emreden Musalar, cana kıymayı
yasaklayan İsalar da var. Masum bir insanı öldürmenin
bütün insanlığı öldürmeye eşdeğer olduğunu duyuran İslam
Peygamberi var. Bir insanı yaşatmanın bütün bir insanlığa
can vermek olduğunu müjdeleyen, insanları öldürmekle
değil, yaşatmakla mükellef kılan dinimiz var. Yaşatmak,
ağlayanın gözünün yaşını silmektir. Aç olanı doyurmak,
susuzları suya kandırmak, olmayana vermektir. Düşene el
uzatmaktır yaşatmak. İnsanların haliyle hâllenmek,
derdiyle dertlenmek, yaralarına merhem olmaktır.
Mazlumların yanında yer almak, zalimin zulmüne karşı
koymaktır. Şüphesiz insan, öldürerek değil, yaşattıkça
insanlığının farkına varır.
Değerli müminler,
Hepimiz, can taşıyan her varlığa merhamet etmekle
sorumluyuz. Bizler, Merhametlilerin en merhametlisinin
kuluyuz. Bizler, hayvanlara dahi merhameti cennete
girmeye vesile sayan bir peygamberin ümmetiyiz. Dinimiz
insanın arkasından konuşmayı bile yasaklamışken,
müslümanım diyen müslümanı/insanı arkasından nasıl
vurabilir? Onun üzerine nasıl kurşun yağdırabilir? Canına
nasıl kastedebilir? Ellerine en mukaddes varlığın kanını
nasıl bulaştırabilir? Akan kanlara, yanan yüreklere,
dünyanın dört bir yanından yükselen mazlumların âhına
nasıl sessiz kalabilir? Bu ağır yükü taşımaya nasıl cesaret
gösterebilir? Bu günaha nasıl ortak olabilir?
Değerli müminler,
Bizler, yapılan zerre kadar iyiliğin de kötülüğün de
karşılıksız kalmayacağı ahiret gününe inanan müminleriz.
İnanıyoruz ki, insanları öldürenler de muhakkak bir gün
ölümü tadacaklardır. Habillerle birlikte Kabiller de huzura
varıp hesap vereceklerdir. İşte o günün şiddetinden bu
mübarek günde bu mübarek mekânda bizler Rabbimize
sığınıyoruz. O’na el açıp diyoruz ki, “Rabbimiz bizleri
İslâm’ı doğru anlayıp doğru yaşayanlardan eyle. Bizleri
öldürenlerden değil, yaşatanlardan eyle, can alanlardan
değil, cana can katanlardan eyle. Bizleri birbirimize can
yoldaşı eyle. Bizleri insanlığını unutanlardan değil, insanca
yaşayanlardan eyle, şu anda dünyanın çeşitli yerlerinde
yaşama savaşı veren kardeşlerimize rahmetinle, nusretinle
muamele eyle. Şu mübarek vaktin hürmetine dualarımızı kabul
eyle.” diyerek dualarla hutbeyi sonlandırdı .
Cuma namazı için Camimiz de bulunan cemaat tüm samimiyet ve içtenlikle ellerini semaya kaldırıp dua etmeleri dikkatlerden kaçmadı .
Namaz bitiminde ise Müftümüz ve Cami imamımız ile cemaatimizin cumalaşması ile namaz eda edildi, Cuma Bayramlaşması yapıldı .