Bekir Davalı
Kamusalam@gmail.com
Müslüman İnsan
23/07/2014
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

İslam dünyası, mazlum ümmet kardeşlerinden ümidini kestikçe Allah ile aralarındaki bağ daha güçleniyor. Nasıl mı?
“Birbirine karşı muhabbet ve merhamette, müminler, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut, rahatsız, uykusuz kalıp, onun tedavisi ile meşgul olduğu gibi, Müslümanlar da birbirlerine yardıma koşmalıdır!” Buyuruyordu Allah Rasulü. Hucurat suresi 10. Ayetin öncülüğünde, akabede ilan edilen kardeşliğin gölgesinde, kendilerini gözetmekle yükümlü olduğumuz kardeşlerimiz vardı. Ancak bugün, yükümlü olduğumuz kardeşlerimiz için, yalnızca “dua’’ ediliyor, yardım etmek yerine, “Allah’ım yardım et’’ duası ile vicdanlar rahatlatılıyor. Bu yüzden dünyanın her neresinde mazlum bir Müslüman görürseniz görün; “Bizim yalnızca Rabbimiz var’’ diyor. Bu teslimiyet, aslında Müslümanların vicdanlarına çekilmiş kırgın bir manifesto kılıcıdır!
Onların imanını güçlendiriyor bu suskunluklar. Bu güçlenişe sebep olan bir cemaat de Fethullah Gülen Hocaefendi(!) cemaatidir. İslam dünyası can çekişiyorken kendilerinden duyamadığımız tepkiler yüreğimizi kemiriyor. Konu sizin duyarsızlığınıza geldiğinde, biz mütedeyyin insanlar, susmayı yeğliyoruz. Hep, susmanın çare olmadığını da sayenizde öğrendik.
Aklıma gelenleri sıralarken bilmenizi istediğim şu ki, bu maddelerin sebebi başarılarınıza duyduğumuz kıskançlık ve haset değil, bu yalnızca kaleme alan kişinin düşünceleri de değil. Rahatsızlıklarımızı mertçe dile getirmek niyetindeyiz…

- 28 şubat cuntası ile Erbakan hocanın istifasını istediniz.

- Merve Kavakçı'nın şahsında başörtülülere açılan savaşta, iki yüz yıllık öfkelerini kustuklarında ağzınızı açmaya tenezzül dahi etmediniz. Açıkça söylemek gerekirse başörtüsü sınavını da siz kaybettiniz. Bu sınav Müslümanların vicdanlarında kaybedilmiş bir sınavdı. Cemaate mensup kimselerin başörtüsü konusunda yaptığı açıklamalarda ve medya organları yoluyla yaptığınız beyanatlarla bu sınavı kaybettiniz. Ancak bunu da çok gündeme getirmedik, sorulduğunda da geçiştirmeyi yeğledik.

- Ecevit’in vefatı akabinde, ‘Hocaefendinin’; ‘‘Hakka yürüdü. Eğer Allah bana şefaat hakkı verirse ilk şefaat edeceğim kişi, Ecevit’tir.’’ taziye mesajını hala hazmedebilmiş değiliz.

- İçimizi en çok yakan şudur ki; muhtelif vesilelerle Müslüman topraklarına işgal girmişken, kadınlarımız tecavüze uğratılıp erkeklerimiz ve çocuklarımız öldürülürken, ne sizden, ne medyanız ve ne gazetenizden içimizi ferahlatacak bir öfke emaresi sızmadı. Kardeşlerinize yardım edin de demiyoruz, tepki göstermenizi beklemekle hata mı ediyoruz?

- Irak, ABD işgaline uğradığında sesiniz çıkmadı. Ancak ABD, İran’ı vurmakla tehdit ederken, ‘Hocaefendi’ de İran’a karşı eleştiri füzelerini yöneltti ve İran’ın İslam’a çok ciddi bir zarar verdiğini dile getirdi. Tesadüf olduğunu düşünenlerimiz oldu, yeniden susmayı tercih ettik. Garipsedik. İran’a sevgi duyulmamasını elbet anlayabilirdik ancak zihinlerimizi ne kadar baskı altına alıp susturmaya gayret etsek de ABD’nin İran’ı vurmaktan bahsettiği günlerde İran’ı İslam dairesinin dışına iten açıklamalara bir mazeret bulamadık.

- Şeyh Ahmed Yasin tekerlekli sandalyesinde şehit edildiğinde çıkıp göğsünüzü gere gere sahiplenmeniz, ümmetsel bir mesajı dünyaya haykırmanızdı İSLAM adına sizden beklenen, bizim gördüğümüzse; cemaati temsilen Ortadoğu yazılarını ele alan yazarınız Kerim Balcı'nın Şehid Şeyh Ahmed Yasin için, "İsrail ile savaşıyorsa öldürülmeye hazır olacak tabi..." "Hem HAMAS da intihar saldırıları yapıyordu zaten. İki taraf da ahlaksız savaş veriyor...", "Ahmed Yasin de intihar saldırılarına fetva vermişti, Allah taksiratını affetsin." Beyanatını nasıl unutabiliriz? Unutmak da istemiyoruz...

- Açıktan söyleyemediniz belki ancak aynı ABD ve İsrail gibi direnen Müslümanları terörist olarak görüyordunuz. ‘Hocaefendiden’ mülhem anlayışınıza göre teröre bulaşan Müslüman kalmaz, kalamazdı. 1991 yılında sırf Tel Aviv'e bir iki füze düştüğü için gözyaşlarını esirgememişti. Aynı ‘Hocaefendi’, Filistin’li Müslümanların maruz kaldığı zulme karşılık bir çıkış, bir isyan, Müslümanın izzetini gösteren bir tavır sergilemedi. Beklediğimizle kaldık bunca yıldır. Kendisi; 2004 yılında da, 1991 yılında bıraktığımız yerde duruyordu. Düşen füzelerin sesinden korkup ağlayan Yahudi çocukları için ağlamaktadır halâ...

- Gazze sekiz gün boyunca İsrail jetleri tarafından vuruldu, siz ise o günlerde zerre utanç duymaksızın dershanelerin neden kapatılmaması gerektiğini anlatıp duruyordunuz. Gördük ki dershanelerinizin mevcudiyetini koruması Müslüman çocukların kanından daha azizdi nazarınızda. Artık üzülmeye bile içimiz el vermedi. Ne söyleyeceğimizi bilememenin ızdırabını hissediyorduk.

- Ahmed Yasin'in katilini değil maktulünü suçlayan bakışlarınızdan biz nefret ettik.

Niye böyle yaptığınızı anlamıyoruz. Anlamak da istemiyoruz. Zaman geçiyorsa da tavrınız değişmiyor. Eğer düşman olarak karşımızda iseniz, çıkın ve bunu açıkça söyleyin. Yok eğer dost olarak yanımızda iseniz, düşmanlarımızla aynı safta yer almayın ki bizde tavrımızı ona göre belirleyelim.





793 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Hz.İbrahim'i anlamak - 08/08/2019
Kurban
KIRLANGICIN HİKAYESİ - 04/10/2018
KIRLANGICIN HİKAYESİ
Seveceksen.. - 21/06/2017
Sevmek / Özlemek
Vicdanının Sesi - 16/02/2016
Önce sor!
ASKER DUASI - 06/08/2015
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
BEN DE BİR FİLİSTİN'İM! - 11/01/2015
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Sağ el Sol elden habersiz olsun - 30/09/2014
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
AB Mi? İB Mi ? - 06/09/2014
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
ÇOCUK KATİLLERİ - 02/07/2014
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم